Philippe STARCK
Sevgili Dostlar,
İşlerim dolayısıyla bir müddet için ara verdiğim blog yazılarıma kaldığım yerden devam ediyorum. Hatırlarsanız, 2 blog yazım Philippe STARCK ile ilgili olacağını söylemiştim ancak çağımızın en popüler tasarımcısına ilham veren, Üstad FORNASETTI'yi öne almaya karar vermiştim. Artık zamanıdır STARCK hakkında haddim olmayarak bir şeyler karalamanın.
Philippe STARCK
18 Ocak 1949 'da Fransa'da doğan, "Varoluşu hakketmek için size verilen görev hizmet etmektir" demekte tasarım dünyasının ikonu... Diş fırçasından tutun da, tuzluk, sandalye aklınıza gelebilecek bir çok şeyi kendine has yorumlama tarzıyla sivrilmiş Fransız tasarımcı bir söyleşisinde: "bir iskemleyi çizmem yaklaşık 10 dakikamı alıyor, bir otel tasarlamam ise 2 gün sürüyor. 250 objeyi aynı anda çiziyorum" diyor ve ekliyor;
"Kısmen de olsa ben bir otizm hastasıyım. Otizm beni kendi kendime yeterli kılıyor. Dış dünyayla tamamen bağlarım kesilmiş durumda" Bu kadar üretken olmasının altında yatan nedeni açıklıyor bence...
Birçok tasarımı beni derinden etkiliyor, bir çırpıda aklıma geliverenler:
1- 1996 tarihli Dr Kiss adlı diş fırçası. Kılların olduğu kısım aşağıya gelecek şekilde hazneye oturtulması ve bununda sanki kuş tüyünden yapılmış divit bir kalem zarafetinde tasarlanmış olması gözlerimi kamaştırıyor.
2- 1999 tarihli Kartel firmasına şeffaf polycarbonate malzemeden yaptığı ve FORNASETTI tasarımlarından ilham aldığını ifade ettiği eşsiz Eros sandalyesi.
3- 2002 tarihli Kartel firmasına polycarbonate malzemeden yaptığı Louis Ghost koltuğu. Bu tarz malzemeleri sıklıkla kullandığı için eleştirilmesine karşın bunun inekleri öldürmekten veya ağaçları kesmekten daha çevreci bir hareket olduğunu savunmuştur Starck.
4- 2005 tarihli Puma firması için tasarladığı Tong isimli sandalet. Şahsi fikrim parmak arası sandalet gibi göze hoş gelmeyen bir ürünü al ve insanın giymeye kıyamayacağı güzellikte bir sanat eserine döndür.
5- 2010 tarihli Microsoft firması için tasarladığı Optical Mouse.. Ortasındaki led ışık ve metalik rengi ile bambaşka bir güzellik....
Bunların yanında bir çok otel, lokanta, ev, işyeri, tekne, yat tasarımları gibi birbirinden ilginç işlere, projelere de imzasını atmış. Bunlardan bir tanesi de Beyoğlu'ndaki MAMA SHELTER adlı koyu renkler kullanılmasına rağmen insanı boğmayan, bar ve yemek salonu dolu olsa da gürültülü olmayan, bir çok ilginç objenin yer aldığı ilginç bir mekan. Barın üstündeki birbirinden renkli çok sayıdaki can simidinin dekorasyon objesi olarak kullanılması ilginç.
Kendisine sorulan en çok hangi tasarımınızdan gurur duyuyorsunuz? sorusuna cevabı ise "hayatımdan ve işimden tabii!" diyor.
Sadece tasarımcı değil filozofik bir kişilikte...
Hepimize tasarımımızdan "GURUR" duyacağımız bir yaşam diliyorum, bir daha ki yazımda görüşmek üzere.